T24 Haber Merkezi
İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri, geçtiğimiz günlerde Semih Çelik tarafından öldürülen İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil için Santral kampüsünde eylem düzenledi. Kadın Çalışmaları Kulübü’nün düzenlediği yürüyüşe yüzlerce öğrenci katıldı. “Kadınlar yaşasın, düzeniniz batsın” sloganlarının atıldığı eylemde öğrenciler dövizleriyle ÇSM binasının önünden çimenlere doğru yürüyüş düzenledi. Saat 14.00’te başlayan eyleme farklı fakültelerden öğretim görevlileri de katıldı.
Her geçen gün artan kadın cinayetlerine tepki gösterilmesi gerektiğini ifade eden öğrenciler, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkanlar, failleri ve suçluları serbest bırakanlar, tarikat ve cemaatleri yönetim konumlarına getirenler bu cinayetlerin sorumlularıdır” vurgusunda bulundu.
Yürüyüş boyunca; “Kadınlar ayağa, bu düzeni yıkmaya”, “Eşitlik, özgürlük, kadınlara gelecek”, “Kadınlar yaşasın, düzeniniz batsın” sloganları atıldı.
Mimarlık binasının merdivenlerine pankart asıldı
Öğrenciler yürüyüşe başlamadan hemen önce Mimarlık Fakültesi’nin merdivenlerine tepki pankartı astı. Bilgi Üniversitesi Kadın Çalışmaları Kulübü’nün hazırladığı pankartta, “Katillerden ve onları yaratan bu düzenden hesap soracağız” ifadeleri yer aldı.
Kulüp tarafından okunan basın açıklaması şöyle:
“Sevgili arkadaşlar, bugün, birkaç gün önce aramızdan koparılan Ayşenur ve İkbal için bir araya geldik.
Arkadaşlarımızı kaybetmenin üzüntüsü, ve daha nice kadını bizden koparan bu düzene karşı öfkemiz çok büyük. Şu an bulunduğumuz kampüsten hiç uzak olmayan bir okulda, tıpkı bizler gibi öğrenci olan, geleceğe dair hayalleri, umutları olan arkadaşlarımızı, ve onların nezdinde kaybettiğimiz bütün kadınları anıyoruz.
Evet üzgünüz, ama yas tutmaya devam edemeyiz. Acımız ve öfkemiz, mücadele etmek için duyduğumuz kararlılığa dönüşmeli ve dönüşüyor.
Yaşadığımız son olaylar, bir kez daha toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve bu eşitliği gerçekten sağlamak için verdiğimiz mücadelenin önemini ve aciliyetini hatırlatmaktadır.
Kadınlara yönelen taciz, şiddet ve cinayet vakalarının hiçbirinin münferit olaylar olarak ele alınamayacağını biliyoruz.
Bu suçlar, siyasal islamın topluma dayattığı gericilik tarafından tetiklenmekte ve siyasal iktidarın ortaklığında gerçekleşmektedir.
Kadınlar için yaşamın her alanını bir mücadele konusu haline getirenler istismarcılar, tacizciler, katillerdir evet.
Genellikle halihazırda birçok suç işlemiş olan bu kişilerin hepsinin kolayca serbest bırakıldığını biliyoruz.
Peki İstanbul Sözleşmesini keyfi biçimde feshedenlere, katilleri serbest bırakanlara, kadın düşmanı tarikat ve cemaatleri yönetim kademelerine yerleştirenlere ne diyeceğiz?
Biz söyleyelim: Hepsi suç ortağıdır.
İstanbul Sözleşmesini hukuksuzca feshedenler kadın cinayetlerinin suç ortağıdır.
Katilleri kolayca serbest bırakanlar kadın cinayetlerinin suç ortağıdır.
Tarikat ve cemaatleri destekleyen güç sahipleri kadın cinayetlerinin suç ortağıdır.
Kadınların gerçekten eşit ve özgür bir yaşam sürmesi için verdiğimiz mücadelede tam da bu yüzden toplumun her kesiminin daha kararlı adımlar atmasına ihtiyaç duyuyoruz.
Bu mücadelenin başarıya ulaşması için laikliğin, hukukun üstünlüğünün ve toplumsal muhalefetin yeniden güçlenmesi ve egemen olması gerekiyor.
Laik bir Türkiye’de gericiler kadınların hayatına karışamaz.
Hukukun egemen olduğu bir Türkiye’de katiller serbest bırakılamaz.
Toplumsal muhalefetin, yani bizlerin güçlü olduğu bir Türkiye’de kimse kadınların eşitliğini tartışmaya açmaya cesaret edemez.
Bilgi Üniversitesi Kadın Çalışmaları Kulübü olarak, kadınların eşit, özgür ve korkusuz hayatlar yaşadığı bir toplumu yaratma mücadelesinde üzerimize düşen sorumluluğun bilincindeyiz.
Bugün kampüsümüzde olduğu gibi, kampüsten sonra döndüğümüz mahallelerimizde,
çalıştığımız iş yerlerimizde ve hayatımızın her alanında da kadınlar için mücadelemize devam edeceğiz.
Aydınlanma ve ilerlemenin merkezi olan üniversitenin gençliği olarak, ülkemize ve bu ülkenin kadınlarına karşı sorumluluğumuzu unutmayacağız.
Kadın düşmanlarına ve onların işbirlikçilerine geçit vermeyeceğiz. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarlarına meydan okuyoruz! Bu ülke bizim, bu ülke kadınların ülkesi, bu ülke aydınlığın ülkesi. Karanlığa geçit yok! Hep birlikte korkusuzca ve eşitçe yaşadığımız bir Türkiye’yi kuracağız.”
“Rumca bilmeseler de Yunanistan’a gönderildiler”; Kayıp bir kuşağın hikâyesi ‘Mübadele’ |